Mimaride Ritim
“Ritim” Antik Yunancada akış anlamına gelmektedir. Bir biçimsel düzende, benzer öğelerin veya öğe gruplarının birbirini izlemesi, “ritim” adı verilen -zaman- içinde -tekrar- hissini uyandırmaktadır. Bir revak, bir pencere sırası, benzer yapı kütleleri, benzer profiller, yüzeylere uygulanan her türlü tekrar eden strüktür ya da süs öğesi, yapı eyleminin ortaya çıktığı zamandan bu yana, yapıcıların ritmik etkilerinden haberi olduğunu ve onu bilinçli olarak kullandıklarını göstermektedir.
İlkel strüktür tasarımı içinde ritmik olgu, benzer taşıyıcıların kullanılmasıyla ortaya çıkar; ağaç ve taş malzeme ile örtü, statik zorunluluklarla, taşıyıcı elemanların tekrarını, yapı öğeleri, örneğin aynı büyüklükte pencereler kullanılır. Ritmik oluş, estetik yargılarda öncü, yapı eyleminin doğal gelişmesi içinde ortaya çıkmışa benzemektedir.
Örneğin bir konut bloğu birim olarak tasarlanıp inşa edilirse sokak tek tek yapılmış sıra evlerden oluşan eski sokaklara benzemez. Çünkü boyacı ustası kompozisyonu içinde düzlemi sürekli değişen ayrıntılarla doldurulabilir ama üzerinde bir çok inşaat işçisinin çalışacağı kompozisyonunda mimari düzenli bir bölme metodu yaratmak zorundadır. Hem mimar ve hem de işçiler için en basit metot aynı elemanları düzenli tekrarıdır; örneğin, doluluk, boşluk, doluluk, boşluk … gibi. Bu herkesin kavrayabileceği bir ritimdir. Bir çok kişi bunu anlamsız olduğu kadar basit bulur; ve kendilerine hiç bir şey ifade etmez ama insanların düzene özel katkısının klasik bir örneğidir. Doğada bulunmayan, yalnız insanların yaratmaya çalıştığı düzenin simgesidir.
Ritim terimi, zaman elemanı olan ve harekete dayanan müzik ve dans gibi başka sanat dallarından alınmıştır. Ritmin uyarıcı etkisinin ilginç bir yanı vardır. Ritmi yaratan şeyi açıklayabilirsiniz ama ne olduğunu bilmek için kendiniz algılamalısınız. Müzik dinleyen bir insan düşüncenin ötesinde, kendi içinde var olan bir şey gibi ritmi algılar. Ritmik olarak hareket eden insan, hareketi kendisi başlatır ve onu kontrol etüğini hisseder. Ancak kısa bir süre geçince ritm onu kontrol etmeye başlar, onu yürütür. Ritmik hareket, enerji hissi verir. Çoğunlukla, kişi tarafından bilinçli bir çaba sarf etmeksizin, aklı başka şeylerle meşgul olmadan, serbest kalarak onu zapteder. Bu ortam artistik yaratıcılık için uygundur.
Mimari ile müzik arasında açık bir bağlantı vardır. Ancak yine de mimaride ritim dediğimiz şeyi anlatmaya yeterli değildir. Mimarinin kendine özgü zaman boyutu ve hareketi yoktur. Bu yüzden müzik ve danstan anladığımız biçimde ritmik olamaz. Fakat mimariye algılama zaman hatta, çalışma gerektirir. Fiziksel değil, zihni çalışma. Müzik dinleyen veya dans seyreden kişi fiziksel çalışmanın hiç bir kısmına katkıda bulunmaz ama gösteriyi sezerek ritmi kendi bedenindeymiş gibi algılar. Benzer biçimde, mimariyi ritmik olarak algılayabilirsiniz. Bu, yeniden yaratma yolu ile olur. Eğer bir çizginin ritmik olduğunu hissederseniz onu gözlerinizle izlediğinizde, örneğin ritmik buz pateni yaparken algıladıklarınızla karşılaştırabilecek şeyler duyarsınız. Çoğunlukla mimariyi biçimlendiren kimse yaratma süreci içinde ritmik olarak çalışır. Bunun sonucu olarak kelimelerle anlatılması güç bir düzen, ritm duyarlılığı olan kişilerce kendiliğinden paylaşılır.
Eğer mimarinin insan yaşamına bir çerçeve yaratmak amacında olduğuna inanırsak bu, evimizdeki odalar ve aralamdaki ilişkiler içinde yaşama ve hareket biçimimizle belirlenmelidir.
Modern mimari serbest ritmli binaların güzel örneklerini ortaya çıkarmıştır. İsveç’de Gunnar Asplund ilginç ritmler kullanarak eğitici çalışmalar yapmıştır. Bunlar arasında Stockholm’de bir mezarlık için hazırladığı hem simetrik hem asimetrik tasarımlar vardır.
Bütün diğer olgular gibi ritmik olgunun, kendi içinde estetik bir niteliği yoktur. Fakat tanımlanabilir. Hatta sayısal olarak ifade edilebilir olması, mimari kompozisyonun değerlendirilmesinde, bir eleştiri aracı olmasını sağlar.
KAYNAK:BİNA BİLGİSİ I (MİMARİ TASARIMA HAZIRLIK İLKELERİ) DERS NOTLARI-Doç. Dr. Nevnihal ERDOĞAN